İnsan büyüdükçe daha idealist olur sanırdım. Kendimi lise yıllarında hayal ediyorum da o zamanlar daha idealist düşüncelerim varmış. Belki birçoğu sağlam bir temelden yoksun sadece gençliğin vermiş olduğu ütopik hislerdi ama en azından daha samimi ve daha kirlenmemişti.
Bir yola girmeye niyetlenmekle o yolda ilerlemek birbirinden hem nitelik hem de zorluk olarak çok farklı iki aşama insan hayatında. Herkes bir yola girip güzel şeyler yapmak, faydalı şeylerin altına imza atmak ister ama herkes bu yolda karşılacağı meşakkatlere katlanmak istemez. Bir nevi bu yoldaki mesafe ve süreç, insanı korkutur ve çoğu zamanda insanın vazgeçmesine sebep olur.
Düşündüğü şeylerde kararlılığını kaybetmemek, ideallerinin peşinde koşabilmek yaştan ziyade duygu ve samimiyetle alakalı birşeymiş bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Herşeyin daha çok başındayken,lise yıllarında, tereddütsüz bir şekilde “ne iş yaptığım o kadar önemli değil benim için, önemli olan insanları mutlu edebilecek birşeyler yapabilmem” diyebiliyorken şimdi, hayatımda boyunca sahip olmak istediğim bu düşünceye, sağdan soldan akbaba misali saldıran düşüncelerin olduğunu görüyorum. Belki de bütün bunlar sadece bir samimiyet imtihanıdır, benden beklenen de rüştümü ispat etmemdir. Son olarak sevdiğim bir sözle yazıyı noktalayayım. Anlatmaya çalıştığım şeyi çok güzel ifade ettiği kanaatindeyim.
|